Günlerden 16.07.2017 Pazar. Sabah saat 06:43'te telefonum çaldı. Fatih Keskinci arıyordu. Hayırdır inşallah dedim. Ben Kanal t ile ilgili bir sorun olduğunu düşündüm. Telefonu açtım ve telefonda Şemsettin Keskinci vardı. Daha alo der demez hemen 'İdris Keskinci'yi kaybettik, hemen gel' dedi. Uykulu halimle neye uğradığımı şaşırdım ve 'Şaka mı bu' dedim. Ardından telefonu Fatih Keskinci aldı ve ağlayarak 'Babamı kaybettik' dedi. Birden hayat durdu. Hemen odadan çıktım ve kapıya doğru yöneldim. Karşıma ablam çıktı, 'Kendine gel, nasıl nefes alıyorsun, ne oldu?' diye seslendi. Cevap bile vermeden çıktım.

Ben hayatımda evden bu kadar hızlı çıktığımı hatırlamıyorum. Evden çıkarken hemen Umut Yılmaz'ı ve Metin Karaşahin'i aradım. 'Hemen kalkın. Başkan'ı kaybettik, hızlıca gelin' dedim. Tabi hepsi şaşırdı. Daha uyuyorlardı. Umut'a yanıma gelmesini, Metin Abiye ise hemen kanala geçmesini söyledim.

Ben İdris Bey'in evine geldim ki gerçekten de ağabeyimizi kaybetmişiz. Ne yapacağımızı şaşırmıştık. Herkes ağlıyor. İdris Bey'in arkadaşı ve komşusu olan Nihat MANGAN ilk müdahaleyi yapan kişiydi. Kendisinin anlattığına göre 112 aranmış ve hızlı bir şekilde müdahale edilmişti. Hızlıca hastaneye kaldırılmış ve kurtulamamıştı.

Evde sadece Şemsettin Abi, Fatih Bey, Nihat Bey ve Ben vardık. Sırra bu acı haberi İdris Bey'in sevenlerine duyurmamız gerekiyordu. Aklıma gelen ilk isim Sayın İç İşleri Bakanımız Süleyman soylu oldu. Sabah daha 07:10 civarıydı, çok erkendi. 15 Temmuz dolayısı ile geç yatmışlardı. Dedim bir şey olmaz ara İlker. Aradım ve telefon daha çalar çalmaz Süleyman Bey telefonu açarak 'Efendim' dedi. Ben de 'Süleyman Abi, Dayınızı kaybettik' dedim. İnanmadı 'Nasıl olur, ne oldu. Bugün geleceğim' dedi ve telefonu kapattım. Ardından Nihat Bey bana İdris Bey'in vefatını duyurmak için 'İlker, İdris Bey'in ağzından bir şey yazar mısın?' dedi. Benim de bu teklifi hoşuma gitti. Ama hiçbir şekilde aklıma bir şey gelmiyordu. Telefonumdan internette iki dakika araştırma yaptım. Okuduğum mesajlardan kısa bir metin hazırladım ve sabah saat 08:28'de hazırladığım metni İdris Bey'in telefonunda bulunan bütün rehbere gönderdim.

'İslam inancında ölüm nihai bir son değil, sadece imtihan süresinin sona ermesidir. Bir ezan sesi ile doğdum ne çabuk geçti o günler, bir sala ile bitti ömrüm. Ben İdris Keskinci, bugün sabah Hakk'a yürüdüm. Peygamberimize (S.A.V.) ve dostlarıma kavuşacağım.'

Bu mesajı okuyan bütün dostlar gözyaşlarını tutamadılar. Telefon edenler mi derseniz, eve gelenler mi dersiniz. Böyle bir şey yok. Anlatılması güç.

Herkesin onu çok sevdiğini biliyordum. Ama bu sevginin de ötesinde bir şeydi. Meğer ne çok insana yardım etmiş, iş vermiş, aş vermiş. Anlatanlara inanamıyordun. Kim ev almışsa O hep destek olmuş. Bir tane, iki tane değil, onlarca kişiye elini uzatmış.

Artık saat 09:00'a geliyordu, mezarının ayarlanması ve cenaze töreni için programın belirlenmesi gerekiyordu. Ailesi Güngören Mezarlığı'na defin edilmesini istedi. Aklıma hemen İdris Bey'in dostu ve büyüğümüz olduğu için Eski Ulaştırma Bakan Yardımcısı Yahya Baş geldi. Hemen aradım. "Güngören Mezarlığı'nda bir yer ayarlayabilir miyiz?" diyerek kendisine sordum. O da hemen ilgilendi ve çok güzel bir yer bulundu. Allah ondan da razı olsun.

İdris Bey'in evinin bahçesi dolup taşıyordu. Kur'an'lar okunuyor, dualar ediyordu. Gece 02:00'ye kadar bahçede gelen misafirleri karşıladık, ağırladık. Artık eve gitme zamanı gelmişti. Eve gittim fakat uyumak ne mümkün? Sabahın olması içi dakikaları hatta saniyeleri saydım.

Artık sabah olmuş son görevimizi yerine getirmenin zamanı gelmişti. İlk önce kanala geldim. Yayında cenaze ile ilgili duyurumuzu güncelledim ve en son hali ile ona bir resim hazırladım. Resmin güzel çıktısını alarak kimse gelmeden onun masasının üzerine resmini koydum. Çok güzel olmuştu.

idris_keskinci_resim

Saat 09:30 gibi Gasil haneye gittim. Orada İdris Bey'in yanına geçtim ve elini öptüm, Onunla vedalaştım. Normalde el öptürmeyi hiç istemezdi. Bayramda bile elini öpmek neredeyse mümkün değildi. Ama o gün hiç bana karşı koymadan ve elini öpmeme müsaade etti. İnanılmaz bir andı. Hiç değişmemişti. Aynı duruyordu.

13:00 gibi cenazemizi alarak evine götürdük. Evinin önünde yaklaşık bir saat ailesinin yanında kaldı. Oradan çıkıp Kanal t binasının önüne getirdik. Ömrünü harcadığı kanala son bir kez daha geldi, fakat yukarıya çıkamadı bu sefer. Her sabah bana bağırır 'Taze bir haber var mı?' diyerek sorardı. Ama o gün bir şey demedi. Öylece sessiz sessiz durdu.

Bir gün önce 15 Temmuz dolayısı ile Edirnekapı Şehitliği'nde Kur'an okutup, lokmalar dağıttırmıştı. Oraya Kur'an okuması için de Muzaffer Coşkun hocayı getirdik. O da sağ olsun Allah rızası için gelip dualar etmişti. O gün törenden sonra kalana geldi ve hocayı çok beğendiğini söylemişti. Bu nedenle de kanalın önünde de Muzaffer Hoca'nın dua etmesini istedim. Ozanımız Hilmi Şahballı ve Abimiz Hüseyin Tanrıkulu da çok güzel birer konuşma yaptılar ve bizleri çok duygulandırdılar.

Kanaldan sonra Güngören Köyiçi Merkez Camii'ne geçtik. Akın akın insanlar geliyordu. İnanılmaz kalabalık bir cenaze töreni oldu. Genelde İdris Bey ile bir cenaze törenini katıldığımızda kalabalık ise 'Nasıl güzel insanmış, şu kalabalığa bak' derdi. Kendi cenazesi çok daha fazla kalabalık oldu. Yüzlerce hatta binlerce insan Camii avlusunu tıka basa doldurdu. Saatler 18:30 gibi de son yolculuğuna uğurladık.

Hepimiz son görevimizi layıkıyla yerine getirmişizdir inşallah. Değerli bir insanı kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Emanetlerine elimizden geldiği kadarınca sahip çıkmaya çalışacağız. Hakkımız ona helal olsun. İnşallah o da bizlere hakkını helal eder.

Nur içinde uyu BAŞKAN'ım. Allah senden razı olsun.
Allah rahmet eylesin.

İlker KARACA