Son zamanlarda diploma, denklik ve yatay geçiş problemlerinin doğurduğu ciddi bir krizle karşı karşıyayız. Oysa dünya ile entegrasyon ve küreselleşme sürecinde, üniversitelerin ve dolayısıyla eğitimin rolü tartışmasız çok büyük.

Üniversite; sadece bireylerin bilgi seviyesini artıran, onları daha nitelikli hale getiren bir kurum değildir. Aynı zamanda iktisadi kalkınmanın bir sonucu olarak, artan mal ve hizmet üretimine olan talebi karşılayarak toplumun yaşam düzeyini yükselten stratejik bir yapıdır. Ve elbette unutulmaması gereken en önemli misyonlarından biri: kültür elçiliği görevini üstlenmesidir.

Bir örnek verelim:

Kurucularının tamamı Kuzey Makedonya Türkü olan bir üniversite düşünün…
Bu insanlar, Kuzey Makedonya’da Türkçe eğitim ve Türk dili adına her türlü özveride bulunmuş. Kimi cezaevine girmiş, kimi en yakınını bu yolda kaybetmiş… Baskılar, tehditler ve nice zorluklara rağmen direnmişler!

Bu kararlılıkla Balkanlar'da Türkçe eğitimin temelleri atılmış. Ve 2014 yılında, Gostivar şehrinde Türkçe dilinde akademik eğitim veren bir üniversite kurulmuş. Ancak bu başarıyla da yetinmemişler… Aynı amaçla bir kampüs de Viyana’da açılmış:
Türklere Avrupa’da Türkçe akademik kimlik kazandırmak, Türkçeyi Balkanlara ve Avrupa’ya taşımak, sevdirmek…
Ve İbni Haldun, Farabi, Mimar Sinan, İbni Sina, Ahmet Yesevî gibi Türk-İslam medeniyetinin öncü bilim insanlarını yeni nesillere tanıtmak!

Şimdi ise bu çalışmalar Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde tüm hızıyla sürüyor.

Ancak bu kıymetli çabalar devam ederken, ne yazık ki Türkiye’de bazı YÖK kaynaklı problemler yaşanıyor. Üniversitenin çalışmaları yeterince desteklenmiyor. Bu durum, özellikle “Türkiye Yüzyılı” vizyonunun konuşulduğu şu günlerde, gerçekten düşündürücü…

Oysa üniversitelerimize sahip çıkmak, değerlerimizi korumak ve Türkçe eğitimi dünyanın dört bir yanında desteklemek, hepimizin ortak görevi olmalı.

Çünkü üniversitelerde eğitimin temel amacı;
Evrensel değerlere sahip, sorgulayan, akılcı ve bilimsel düşünen, üreten, sorumluluk sahibi, etik değerlere bağlı bireyler yetiştirmektir.

Bu doğrultuda, Kuzey Makedonya’daki Vizyon Üniversitesi’ni gönülden kutluyorum.
Verdikleri mücadele, sadece bir üniversitenin değil, bir kültürün, bir dilin, bir medeniyetin ayakta kalma mücadelesidir.

Mehmet Sıddık KARACA