Son günlerde Türkiye’nin finansal piyasaları, adeta bir fırtınanın ortasında kalmış gibi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) merkezli gelişmeler, siyasi ve ekonomik gündemi bir anda altüst ederken, piyasalarda da ciddi bir dalgalanmaya neden oldu. Borsa İstanbul’da yaşanan sert düşüşler, döviz kurlarındaki ani sıçramalar ve Merkez Bankası’nın müdahaleleri, yatırımcıların kafasında birçok soru işareti bıraktı.

Bu süreç, sadece rakamlarla açıklanabilecek bir durumdan çok daha öteye gidiyor; zira piyasaların ruh halini, yatırımcı psikolojisini ve geleceğe dair belirsizlikleri de derinden etkiliyor.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanması, siyasi arenada olduğu kadar finansal piyasalarda da büyük bir şok etkisi yarattı. Bu gelişme, piyasalarda zaten var olan kırılganlığı daha da artırdı. Borsa İstanbul’un son üç günde yüzde 17’lik bir düşüş yaşaması, bu kırılganlığın en somut göstergesi oldu. Özellikle bankacılık hisselerinde yaşanan sert satışlar, piyasanın genelinde bir panik havası estirdi. Bu panik, sadece yerel yatırımcıları değil, uluslararası yatırımcıları da tedirgin etti.

Döviz piyasasında ise durum daha da karmaşık bir hal aldı. Dolar/TL kurundaki ani yükselişler, Merkez Bankası’nı harekete geçmek zorunda bıraktı. Banka, kurlardaki yükselişi kontrol altına almak için üç günde 26 milyar dolarlık bir satış yaparak piyasaya müdahale etti. Ancak bu müdahale, kurlardaki yükselişi tamamen durdurmaya yetmedi. Gecelik faizlerde yapılan artış da, enflasyon üzerindeki baskıyı hafifletmek için atılan bir adım olarak görülse de, yatırımcıların geleceğe dair endişelerini gidermekte yetersiz kaldı.

Piyasalarda yaşanan bu dalgalanmalar, sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi bir belirsizliğin de yansıması. İBB merkezli operasyonlar ve tutuklamalar, siyasi tansiyonu artırırken, bu tansiyon doğrudan piyasalara yansıdı. Yatırımcılar, siyasi istikrarsızlığın ekonomik istikrarı nasıl etkileyeceği konusunda endişeli. Bu endişe, özellikle enflasyonla mücadele programının geleceği hakkında soru işaretlerini beraberinde getiriyor.

Acaba Merkez Bankası, faiz indirimlerine devam edebilecek mi?

Yoksa bu süreç, faiz artışlarına mı gebe?

Bu sorular, yatırımcıların kafasını meşgul ediyor.

Borsa İstanbul’da yaşanan düşüşler, teknik analiz açısından da kritik destek seviyelerinin bir bir kırıldığını gösteriyor. 10 bin 200 ve 9 bin 200 puan seviyelerinin altına inen endeks, yeni destek noktaları arayışında. Ancak bu tür ortamlarda, teknik analizlerin bile ötesinde bir faktör devreye giriyor: yatırımcı psikolojisi. Panik satışları, korku ve belirsizlik, piyasanın rasyonel davranmasını engelliyor. Bu nedenle, düşüşün ne zaman duracağını kestirmek oldukça zor.

Ancak tarih bize gösteriyor ki, piyasalarda yaşanan her düşüş, bir süre sonra toparlanmayla sonuçlanıyor. 2008 küresel ekonomik krizinde yaşanan yüzde 65’lik düşüş bile, zaman içinde telafi edildi.

Bugün yaşanan yüzde 17’lik düşüş de, geçmişteki benzer düşüşler gibi, bir süre sonra toparlanma sürecine girebilir. Ancak bu süreçte yatırımcıların soğukkanlılığını koruması, panik yapmaması ve uzun vadeli stratejilerine sadık kalması büyük önem taşıyor.

Ez cümle, piyasaların bu fırtınalı döneminde, yatırımcılar için en önemli şey, duygusal tepkilerden uzak durmak ve rasyonel kararlar almak. Siyasi belirsizlikler, ekonomik dalgalanmalar ve küresel etkiler, piyasaların doğasında var.

Ancak bu tür dönemler, aynı zamanda fırsatları da beraberinde getiriyor. Yeter ki, yatırımcılar sabırlı ve disiplinli bir şekilde hareket etsin. Unutmamak gerekir ki, her fırtına, bir süre sonra dindiğinde, geride daha güçlü ve deneyimli yatırımcılar bırakır.

Halit Ziya ALPTEKİN