Adalet, her ne kadar adli bir kavram olarak düşünülse de esasen toplum hayatının her zerresinde üzerinde durulan ve birlikte yaşama zeminini oluşturan en önemli değer. Adalet denince ilk akla gelen eşitlik, kişiler arasında hak ve hukukun adil şekilde gözetilmesi, herkesin hakkının dengeli ve kayıtsız şartsız tanınması olarak değerlendirilebilir.

Son günlerde adalet kavramı ülke gündemine oturdu.

CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verilen mahkümiyet kararı ile birlikte tutuklama kararı verilmesi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından bardağı taşıran son damla olarak değerlendirilmiş ve gerek Ülke Kamuoyu, gerekse Dünya Kamuoyunun dikkatini çekmek için Ankara'dan başlamak üzere İstanbul Maltepe Cezaevi önünde sonlanacak bir yürüyüş başlatılmıştır.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak gerek Uluslararası Sözleşmeler, gerek T.C. Anayasası ve gerekse 2911 sayılı kanunda çerçevesi çizilen Temel bir İnsan Hakkıdır. Bu hususta demokrasiye inanmış, Temel Hak Ve Hürriyetler konusunda gerekli olgunluğa ulaşmış hiç kimsenin bir itirazının olmaması gerekir. Hele talebin toplumun temeli olarak addedilen adalet için olduğu düşünülürse hiçbir aksi sesin duyulmaması beklenir. Nitekim adalet konusunda bu güne kadar hiçbir dönemde ve hiçbir zaman yeterli mevzuata sahip olunsa da uygulamada yaşanan olumsuzluklar nedeniyle adalet kurumunun uygulamaları toplumun her kesiminden olumlu karşılık bulmamıştır.

Tereddütler oluşmuştur.

Kararların hukuki değil siyasi olduğu algısı toplumda önemli ölçüde yerleşmiştir.

Akıl ve izan sahibi hiç kimse bunun böyle olmadığını söylememelidir.

Bunun çok canlı örnekleri yakın tarihimizde acı bir şekilde yaşanmıştır.

Her şey Türk Milletinin gözü önünde cereyan etmiştir. Hukuksuz yargılamalar sırasında hukuk hassasiyetleri olanlar suç işleyenlerle ilgili hiçbir ayırım yapılmadan yargılama yapılmasını, ancak bu yargılamaların özellikle savunma hakkının kullanılmasına azami riayet edilerek adil yapılmasını haykırırken, hukukçu olduğunu iddia eden bir gurup ise malum medya organlarında hukuksuzluklara gerekçe uydurmak için büyük bir gayret serfetmekteydi.

Aradan zaman geçti. Hukuksuzluklara gerekçe uydurmaya çalışanların bir kısmı halen farklı bir çehreyle yine Milletin karşısında yeni görevlerini ifa ederken bir bölümü ise adaletin ne kadar önemli olduğu gerçeğiyle bumerang misali karşı karşıya kaldı.

Hukukun evrensel ilke ve esaslarından uzaklaşılmaması yönünde mücadele verenler bu gün için yine aynı çizgilerinde omurgalı bir şekilde düşüncelerini ifade etmeye devam etmektedirler. Netice olarak bütün bunlar bir sloganın haklılığını ortaya çıkardı.

ADALET HERKESE LAZIM.

Adalet için yürümeye destek olmamak, karşı çıkmak kabul edilebilir mi?

İlk bakışta kabul edilemez tabi ki. Ancak Ülkemizin bu gün için içerisinde bulunduğu Emperyalist kuşatma karşısında bir çok hassasiyetlerin de gözetilmesi elzemdir. Adalet için yola çıkarken 'Bu toprakların ortak sahibi olan bizler, AKP, CHP, MHP,HDP, ya da başka partilere oy veren Türk, Kürt, Ermeni, Laz, Süryanı, Müslüman, Hrıstiyan, Sünni, Alevi, İnançlı, inançsız ' gibi alt kimlik konsorsiyumu niteliğindeki kavramları öne çıkarıp, Türkiye Cumhuriyeti Ve Türk Milletinin tekli mülkiyetindeki vatan topraklarının paydaşlar yaratılarak müşterek mülkiyete dönüştürülme planlarına da alet olmamak bu hassasiyetlerin en önemlisi olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Hele Hele Emperyalizmin ayak seslerinin çok yakından duyulduğu bir ortamda. Düşüncelerine çok değer verdiğim bir üstadımın her bir harfine katıldığım adalet için yürümekle ilgili değerlendirmesini aynen paylaşmak isterim.,

'Adalet yürüyüşü fiziksel ve süreli değil, sürekli ve ideolojik bir yolculuktur. Net bir çıkış ve varış noktası ile bir yön duygusu, kimlik ve ideoloji gerektirir. Çıkış noktası anti emperyalizm, varış noktası tam bağımsızlık, ana durakları ise ülkenin bölünmez bütünlüğü, Cumhuriyetin kurucu değerleri, üretim, hakça bölüşüm, emeğe değer vermek, yurttaşlık bilinci ile herkesi kucaklamak, kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti ve demokrasidir. Aynı şekilde adalet, hiç bir ayrım gözetilmeksizin herkes için, hatta ona inanmayan ve değer vermeyenler için bile talep edilir ve aranır, ama herkesle aranmaz! Çünkü bir yola hangi amaçla çıktığınız kadar, o yolda kimlerle yürüdüğünüz de önemlidir. Çünkü yollar yürümekle aşınmaz ama belli ilkeleriniz ve tutarlılığınız yoksa amaçlar ve içerik aşınır!'

Evet. Başta da belirttiğim gibi adaleti sadece adli bir kavram olarak değil, değerli üstadımın işaret ettiği değerlerle bezenmiş, bir bütün olarak görerek bu uğurda tereddütsüz yürümek.

Av.Hikmet Ömeroğlu